1 Aralık 2014 Pazartesi

Alocu Tilki'nin Serencamı


Her kitabın bir müziği varsa eğer Emrah Polat'ın 2014 yılında İletişim Yayınevi'nden yayınlanan Alocu Tilki'nin Serencamı isimli kitabının  müziği de Kadebostany'den Castle in the Snow olmalı bence. Şarkının sözlerini okuduktan ve ezgisini dinledikten sonra bana hak vereceksiniz. Bu kitap da bu şarkı da kahretti beni; hassas noktalarımdan vurdular. Bu sıralar çok uyaranım var zaten hassas noktalarımdan vurulmak için.

"The light is fading now
My force is being sucked by
A bloody leach
My fear is smilin'
And my threat is singin'
Every night a little bit more"

Kitabın yazarı Emrah Polat, manik depresif bozukluk sebebiyle 2000 yılında psikoza giriyor ve yüksekten atlıyor. Çok şükür ki yaşıyor. Bel kemiği kırıldığı için yürüyemiyor. Kitabın ana karakteri Tilki Sadık da yazar gibi tekerlekli sandalyeyle yürüyebiliyor. Hepimizin yazdıklarında yaşanmışlıklarımızın yer aldığı gerçeği bir kez daha karşımıza çıkıyor böylelikle. Çünkü aslında insan en iyi yaşadığını yazabilir. Senin başından geçmeyen bir durumu yazabilmen için derinlemesine araştırma yapman, o anı simüle etmen gerekir ve çoğu zaman bu tarz yazılarda mantık hatası yapma olasılığı çok yüksektir.

Ana karakter Tilki trafik kazasında annesi ve babasını kaybedince onu amcası Osman ve yengesi büyütüyor. Bir çok İletişim Yayınları romanında olduğu gibi bu kitabın mekanı da Ankara sokakları. Dolandırıcılık yani aloculuk yaparak geçimini sağlayan Osman Amca, bir gün yeğenindeki potansiyeli fark ediyor ve onu da kirli işlerine bulaştırmaya başlıyor. Ama Tilki böyle bir anda sakat kalmıyor. Bir kavga esnasında çekilen silahın serseri kurşunu seke seke onu buluyor ve o günden sonra onu yürüyemez hale getiriyor.

Hastanede yaşadıklarını, umudunun her geçen gün yavaş yavaş azaldığını ve insanın zamanla mevcut durumunu kabullenir gibi göründüğünü anlatıyor bize. Ama bir gün o uçurumun kıyısına geliveriyor işte insan; "Ben bu hale gelecek adam mıydım?" hayıflanmalarıyla... En yakın arkadaşı Cevahir alıyor onu uçurumun kenarından. Kendinden geriye bir adam kalıyor; mağdur, mahrum ve madun.

2-13 Kasım tarihleri arasında okudum kitabı. Aslında 129 sayfadan ibaret ve bir gecede bitirilecek kadar akıcı. Benim farklı meşgalelerim var bu sıralar. Bölüm değiştirdim, daha yoğun çalışıyorum. Akşam eve geç geliyor ve ilk bir saat her şeyden, herkesten uzak yaşamaya çalışıyorum. Dizi izliyorum, örgü örüyorum. Bende de var sanırım bir çoklu kişilik bozukluğu durumu. Ondan ötürü böyle oldu sevgili okur.

Alın bu kitabı; okuyup kahrolun.

0 yorum:

Yorum Gönder