25 Ekim 2014 Cumartesi

Sineklerin Tanrısı


Okumadığım ne çok kitap var... Okunması gereken ne çok kitap var... "Bu zamana kadar neden okumamışım?" diye kendimi yediğim de çok kitap var... Aman be yaaa, olur gider değil mi? Durduk yere ekstra stres yaratmayalım kendimize; hayat zaten yeterince zor ve stresli.

İş Kültür Yayınları tarafından ilk baskısı 2001 yılında yapılan ve Mina Urgan'ın harika çevirisiyle dilimize kazandırılan, 1983 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen İngiliz yazar William Golding'in Sineklerin Tanrısı adlı kitabını ben yeni okuyabildim. Her ne kadar üstteki resimde "7. Baskı" yazsa da ben "25. basım"a yetişebildim. Kitap yayınevi tarafından "Modern Klasikler Dizisi"ne birinci sıradan alınmış durumda. Roman Türkiye'de İşte Bizim Dünya adıyla da yayınlanmış efendim. İngilizlerin Beelzebub dedikleri şeytanın Kutsal Kitap'taki İbranice adı, Sineklerin Tanrısı anlamına gelen Ba-al-z-bub olduğu için William Golding kitabına bu adı vermiş.

Kitabı 168. sayfaya kadar işkence çekerek okudum adeta, akmadı, sürüklemedi ama inat ettim. Bir kitabı yarım bırakmak, okuyamamak kadar dert edindiğim bir durum daha yoktur. Adam yazmış o kadar, bir de üzerine Nobel almış ama ben okuyamayayım! Yok artık daha neler! Sözün özü, kitapta Sineklerin Tanrısı'yla karşılaşana kadar kitabı okumakta çok zorlandım, sevemedim bir türlü. Bugünün Cumartesi oluşunu fırsat bilip kendimi okumaya adadım, evi kitap kafeye çevirdim, çamaşırları yıkadım, kuruttum, katladım, fotoğraf çektim, müzik dinledim, kahve içtim, kek yedim derken kitabı bitirdim ve itiraf etmek gerekirse son yirmi sayfasında kitap bitmesin istedim.

Kitabın sonsözü Mina Urgan tarafından yazılmış. Keşke kitabı okumadan önce bu sonsözü okusaymışım. O yüzden bu kitabı okuyacaklara tavsiyem, önce sonsözü okumaları olacak. Size kolaylık olsun diye internette sonsözün linkini bulmaya çalıştım ama başaramadım canlarım. Bu kez biraz da sizin çaba sarf etmeniz gerekecek.

Gelecekteki Üçüncü Dünya Savaşı sırasında güvenilir bir yere götürülmek üzere yola çıkan çocuklar, bindikleri uçak hava saldırısına uğrayınca bir mercan adasına düşerler. Roman burada Robert Michael Ballantyne'ın yazdığı Mercan Adası kitabına göndermeler yapmaya başlar. Yaşları altı ile on iki arasında değişen ve sayısı bilinmeyen çocuklar, Mercan Adası'ndaki duygusal ve iyimser üç İngiliz gencinden biraz farklıdırlar. Onlar gibi barış içinde yaşayıp Büyük Britanya uygarlığının küçük bir versiyonunu inşa etmek yerine adayı cehenneme çevirmeyi başarırlar.

Aslında hepimiz çocukların masum, kötülük bilmeyen, melek gibi canlılar olduklarını varsayarız. Ama Sineklerin Tanrısı, gerçeğin böyle olmadığını tokat gibi çarpar yüzümüze. "Kendi çocukluğuna ve yakından tanıdığı çocuklara duygusallıktan arınmış gerçekçi bir gözle bakabilenler, çocukların küçük birer melek değil, tıpkı yetişkinler gibi birer insan olduğunu bilirler. İnsanlarda ise, ister büyük, ister küçük olsunlar, hem iyi hem de kötü içgüdüler vardır." diyor Mina Urgan sonsözünde.

Romanın sonunda Jack ve etrafında topladığı diğer çocukların Ralph'i yakalamak uğruna çıkardığı yangını fark eden bir İngiliz kruvazörü adaya yanaşır ve çocukları kurtarır. Gidecekleri yerde savaş devam ettiğinden bu çocukların tam olarak kurtulduklarını hissedemeyiz gönül rahatlığıyla.

Sabırla okuyalım, okutalım efendim. Ben 11 günde bitirdim, şimdi sıra Haruki Murakami'den Renksiz Tsukuru Tazaki'nin Hac Yılları'nda!

0 yorum:

Yorum Gönder